1. Haberler
  2. Eğitim
  3. İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi’nde FETÖ Paneli: Eğitim, Din ve Medya Bağlamında İhanet

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi’nde FETÖ Paneli: Eğitim, Din ve Medya Bağlamında İhanet

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi’nde FETÖ Paneli

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ), “15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü” etkinlikleri çerçevesinde “İhanetin Anatomisi: Eğitim, Din ve Medya Bağlamında FETÖ” başlıklı bir panel düzenledi. Bu önemli etkinlik, Rektör Prof. Dr. Saffet Köse’nin moderatörlüğünde gerçekleştirildi. Panelde, Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Şeker, “Akademi ve Eğitim Bağlamında İhanete Giden Sürecin İdeolojisi” konulu bir sunum yaptı. Ayrıca İKÇÜ Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Medya ve İletişim Bölümü Öğretim Üyesi ve Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yasin Bulduklu, “FETÖ’nün Medya Stratejisi ve 15 Temmuz Gecesi Uluslararası Medya” üzerine bilgi verirken, İlahiyat Fakültesi Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bekir Emiroğlu, “Örgütlü Duygu İstismarı ve FETÖ’nün Din Ticareti” konusunu ele aldı. Program, Fuat Sezgin Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi ve Rektör Yardımcıları, dekanlar ile çok sayıda akademik ve idari personel tarafından ilgiyle takip edildi.

FETÖ: Sapkınlık Seviyesinde Bir Yapılanma

Konferansın açılış konuşmasını yapan Rektör Prof. Dr. Saffet Köse, tüm şehitleri rahmetle, gazileri ise şükranla anarak sözlerine başladı. Köse, küresel sömürgeci güçlerin, dünyanın pek çok coğrafyasında etnik yapılar ve dini gruplar üzerinden dizayn ettikleri kaos projelerini hayata geçirdiklerini belirtti. Bu güçlerin en büyük uygulama alanlarının etnik gruplar olduğunu ifade eden Rektör Köse, sözde dini gruplar aracılığıyla oluşturdukları terör örgütleri ile toplumları parçalama hedefinde olduklarını vurguladı.

Prof. Dr. Köse, “FETÖ, diğer örgütler gibi küresel güçler tarafından laboratuvar ortamında üretilmiş bir yapıdır. Klasik sosyolojik yapılarla bu örgütü açıklamak ve sınıflandırmak mümkün değildir. Bu örgütün çoklu sosyolojik bir yapısı var ve yabancı istihbarat örgütlerinin de bu yapıda yer aldığı iddia edilmektedir. Bizim gibi ülkeler üzerinde farklı stratejiler yürütüyorlar. Çevremizdeki ülkelere baktığımızda, üretilen kaoslar neticesinde birçok ülkenin parçalandığını görüyoruz. Türkiye’de de bu denemelerin en sonuncusu FETÖ oldu. Prof. Dr. Erol Güngör, ‘Din, kitleleri harekete geçirmedeki en etkili araçtır’ der. Eğer insanları bir şeye inandırabilirseniz, onları kolaylıkla istismar edebilirsiniz. FETÖ de dini istismar eden bir örgüttü. Elebaşına olan bağlılıkları, Hz. Peygamber’den üstün olduğuna inanacak kadar sapkın bir seviyeye ulaşmıştı. Peki, neden bizde başarılı olamadılar? Çünkü bizde sağlıklı, güçlü ve başarılı bir din eğitimi mevcut. Dünyanın birçok ülkesinden Türkiye’nin din eğitim programlarını incelemek için gelmektedirler. Türkiye’nin şansı, birbirinden değerli fakülteleri, imam hatip liseleri ve Diyanet teşkilatlarının varlığıdır. Bu kurumlar ayakta olduğu sürece FETÖ, militan yetiştiremeyecektir. Küreselcilerin oyununa maruz kalan milletimiz, yazdığı kahramanlık destanlarına bir yenisini daha ekleyerek sömürgecilere gereken cevabı vermiştir” dedi.

Kripto FETÖCÜ’ler Sinsice İntikam İçin Bekliyorlar

TÜBA Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Şeker, bu küresel örgütün en büyük tahribatının akademik camia ve Türkiye’nin nitelikli insan gücü üzerinde yarattığını vurguladı. Şeker, “Örgüt, Türkiye’nin bir neslini adeta kaybettirdi. Başka ülkelerin emrine tahsis edilmiş kurşun asker yapılan insan sermayesini ülkemiz FETÖ yüzünden kaybetti” dedi. Ayrıca, akademideki hezimetin gerçek bilim insanlarını mağdur ettiğini ve ülke yararına yapılacak bilimsel projelere engel olduğunu belirtti. Şeker, “Hizmet adı altında ülkemizde birçok hezimete yol açtılar. Okul, dershane ve medrese dedikleri yapılar aracılığıyla gençleri istedikleri kalıplara soktular. Örgütlü takiye kültürü, kendi paralel yapısını devlete karşı kurgulayan, kendi içinde terfi eden, evlendirme kararı veren, gençlere kod isimler veren ve onları ailelerinden koparan bir yapı oluşturdu. Anadolu’nun fakir çocuklarından bir halka oluşturuyorlar. Zengin çocuklarını da boş bırakmıyorlar. Ailelerin mal varlıklarına, mafyavari usullerle, tehdit ve şantajlarla, bağış adı altında el koyuyorlar. Bu süreçlerde çocuklarını bu yapıya kaptıran anne-babaların gözyaşlarına şahit olduk. Türkçeyi yaydıklarını iddia ettikleri okulların, yabancı ajanların tekelinde olduğunun ve misyonerlik faaliyetlerinin uygulama alanı olduğunun ortaya çıktığı biliniyor. Kapatılan 15 örgüt üniversitesini kurgularken, mütevelli heyetlerine her alandan isimlerle setler getirdiklerini ve hocalarını zaman zaman farklı görüşlerden seçtiklerini gözlemledik. Diğer taraftan, akademik yeterliliğe sahip olmayan kadrolarını da yabancı dil yeterlilik sınavlarında kurdukları sistem sayesinde pek çok üniversiteye atadılar. Sürecin içinde hala uyuyan kripto FETÖ üyeleri var ve sinsice intikam için bekliyorlar. Akıllanmaları ya da tövbe etmeleri mümkün değil. Çünkü bunlar akıllarını ve kalplerini satmış durumdalar. Menfaatle örülen simbiyoz yapıdaki bu örgüte üye olanlar, bal var diye gelen sinekler gibidirler. Olay, Türkiye’nin son 60 yılında NATO çerçevesinde sistematik olarak kurgulanan bir yapıdır. Biz uyanıklığımızı devam ettirmeliyiz. Ülkemizin beşerî zenginliğini bunlara kaptırma lüksümüz yok. Allah, devletimize ve milletimize zeval vermesin” şeklinde konuştu.

Tüm Kitle İletişim Araçlarını Kullanarak Darbeye Yürüdüler

Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yasin Bulduklu, FETÖ’nün yapılanmasını tüm medya araçlarını kullanarak sistematik bir şekilde yürüttüğünü belirtti. Örgütün ilk günden itibaren halka ulaşmanın en kolay yolunun bu araçlar olduğunu fark ettiğini ifade etti. Medya yapılanmasının üç aşamada gerçekleştiğini aktaran Bulduklu, ilk dönemde dini istismar eden, buna duygu yükleyen sohbetlerin kitle iletişim araçları ile empoze edildiğini söyledi. “İkinci dönem, seri propaganda dönemidir. Bu dönem, kitle iletişim araçlarını tekellerine almaya başladıkları dönemdir. Alanında uzman kişilerle çalışmışlardır. Üçüncü dönem itibarsızlaştırma ve yerinden etme odaklı ‘guguk kuşu’ adını verdiğim dönemdir. Guguk kuşunun yavrusunu başka yuvaya bırakıp diğer kuşlarla fark etmeden büyümesini sağlaması gibi, duygusal istismar döneminden sonra kendi dışından farklı görüşlerden yapıları destekleyen bir yaklaşımla medyada yayılmaya başlıyorlar. Uluslararası arenada da dini yumuşatmaya, modernleştirmeye yönelik söylem geliştiriyorlar. Bu yönde mesajlar üreterek ‘ılımlı vaiz’ misyonuyla ‘dinler arası diyalog’ kavramını ortaya atarak uluslararası kamuoyuna mesaj veriyorlar. 1998 yılında Papa ile görüşmesi bu açıdan önemli bir fotoğraftır. Gazete, televizyon ve ajans yapılanmaları yanında dergileriyle, kendi kurguladıkları senaryolarla yaptıkları dizilerle, reklam filmleriyle, siyasi erk, yargıya, ulusal ve uluslararası kamuoyuna propaganda amaçlı mesajlarını doğrudan vermeye başladılar. Darbeye giden yolda özellikle dershanelerin kapatılmasından sonra bu araçların sayısının arttığı, daha sonra da yeni medya alanına girmeleriyle 132 adet medya organına ulaştıkları görülmektedir. Ulusal ve uluslararası kamuoyuna, antidemokratik rejim, diktatörlük, yolsuzluk, yargıya, askere müdahale, siyasi istikrarsızlık başlıklarında verdikleri mesajlarla muhalefeti de arkalarına alarak darbe kalkışmasına giden sürecin tüm basın yayın organlarınca, uzman kişilerce yönetildiğini görmekteyiz. Bu yapının yardakçıları, yandaşlarının yatakta basıp, şafakta asacaklar mesajları ile halka korku empoze ederek sokağa çıkmamaları için ellerinden gelen tüm açıklamaları yaptıklarını, tweetleri attıklarını gözlemliyoruz” diye konuştu.

Vesayet Odaklarına Truva Atı Oldular

İKÇÜ İlahiyat Fakültesi’nden Doç. Dr. Bekir Emiroğlu, küresel güçlerin özellikle Ortadoğu üzerinde dini gruplar üzerinden oynadıkları büyük oyuna dikkat çekti. Bu grupların kendilerini Allah adına söz söylemeyi misyon edinen bir görüntüyle Batı’nın bölgedeki Truva atları olarak önemli işlevler üstlendiğini kaydetti. Doç. Dr. Emiroğlu, “Tarihe bakacak olursanız İslam, Hıristiyanlık için her zaman bir tehdit oluşturmuştur. İslam’ın bayraktarlığını üstlenen Türkler de büyük bir tehdit olarak kabul edilmiştir. Günümüzde vesayet odaklarına Truva atı görevi gören, terörize edilen bu gruplar, tüm mücadelelerini kendi içlerinden çıktıkları dindaşları ve soydaşları üzerinden sürdürmektedirler. Bu grupların FETÖ ile benzer özellikler taşıdığını görmekteyiz. Bu örgütlerdeki grup normları sorgulamaya asla izin vermez. Grup normlarının dışında hareket etmenize veya farklı davranışlar sergilemenize müsaade edilmez. ‘Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için’ şeklinde kurgulanan bir yapıya sahiptirler. İpotekli kimlik, bu yapılarda kullanılan bir kavramdır. Kimliği, dini bir formasyonla aşama aşama ele geçiren sistematiğin uygulandığını görüyoruz. Tüm dini kült yapılarında olduğu gibi, kendileri dışında olan tüm gruplar onların aşağısındadır ve değersizdir. Kendilerini ilahi buyruğa en yakın olarak görürler. Sorgulamaya fırsat vermeyen bu istismarcı, sömürücü yapısıyla canavarımsı duygularla kendi halkını, meclisini vuracak bir akıl tutulmasına dönüşmesi, bu süreçlerle gerçekleşmektedir. Bu gibi yapılara maruz kalmamak adına, iyi ki İlahiyat Fakülteleri ve Diyanet İşleri Başkanlığı var; halkın doğru kaynaklardan öğrenecekleri yayınlara imza atıyorlar ve böylece bu yapıları asla sevmedikleri bir gerçektir. Bu anlamda bizlere çok büyük görevler düşmektedir” şeklinde konuştu.

Konferans, Rektör Prof. Dr. Köse’nin Prof. Dr. Şeker’e katılımları dolayısıyla plaket takdimi ile sona erdi.

(BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi’nde FETÖ Paneli: Eğitim, Din ve Medya Bağlamında İhanet
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir