1. Haberler
  2. Sağlık
  3. Orman Yangınlarının Sağlık Üzerindeki Olumsuz Etkileri

Orman Yangınlarının Sağlık Üzerindeki Olumsuz Etkileri

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Orman Yangınları Sağlığımızı Tehdit Ediyor!

Türk Toraks Derneği MYK Üyesi ve Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Nilüfer Aykaç, Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde süren orman yangınları hakkında önemli uyarılarda bulundu. Yangın Partikülleri, Göz Yanmasından Solunum Sistemi Hastalıklarına Kadar Birçok Sağlık Sorununa Neden Olabilir! Duman, ağaçlar ve organik maddelerin yanması neticesinde açığa çıkan gazlar ve ince partiküllerden oluşan karmaşık bir yapıya sahiptir. Aykaç, “Bu dumanın içindeki en büyük sağlık tehdidi, ince yapılı partiküllerdir. Bu partiküller, akciğerlerimize derinlemesine nüfuz ederek; göz yanması, burun akıntısı gibi basit rahatsızlıklardan, kronik kalp damar hastalıkları ve solunum sistemi hastalıklarına kadar geniş bir yelpazede hastalıklara yol açabilir” dedi.

Akciğer Kanseri Uyarısı

Aykaç, şu bilgileri paylaştı: “Kaliforniya’da 2008 yılında meydana gelen orman yangınları sırasında ölçülen PM2.5 ve PM10 değerlerinin, o güne kadar istasyonlarda kaydedilen en yüksek değerler olduğu tespit edilmiştir. Yangınlardan yayılan duman, bölgedeki hava kalitesini ciddi şekilde etkilemiş ve milyonlarca insanın sağlığını tehdit eden düzeyde PM’ye maruz kalındığı gözlemlenmiştir. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, PM₁₀’un insan sağlığı açısından kritik değeri 50 µg/m3 (24 saat)’dir. Partikül madde, rüzgarla beraber kilometrelerce uzağa taşınarak hava kirliliğine yol açmaktadır. Hava kirliliği, kısa vadede kalp ve solunum hastalıkları ile inmeler gibi sağlık sorunlarına, uzun vadede ise akciğer kanseri başta olmak üzere diğer organ kanserlerine neden olabilir. Ayrıca, orman yangınlarının yakınındaki termik santrallerde meydana gelen hasar ve yanmalar, ciddi sağlık sorunlarını da beraberinde getirmektedir. Bu santrallerin yanmasıyla birlikte binlerce ton kömür, ağır metaller ve kimyasalların yayılan dumanı, tüm ekosisteme ve canlılara önemli zararlar vermektedir.”

Yangın alanlarında yapılan çalışmalarda son derece yüksek PM₂,5, karbon monoksit konsantrasyonları ve karbon bileşikleri tespit edilmiştir. Karbon monoksit (CO), vücudun oksijen alımını engelleyerek baş ağrısı ve baş dönmesine neden olabilir. Yüksek dozda CO solumak, dokuların oksijenlenmesini bozarak ölümle sonuçlanabilecek klinik tablolara yol açabilir.

Yangın Dumanına Karşı Hassas Bireyler Kimlerdir?

  • Kalp yetmezliği, iskemik kalp hastalığı, hipertansiyon gibi hastalıkları olanlar
  • Kronik obstrüktif akciğer hastalığı, amfizem veya astım gibi solunum sistemi rahatsızlıkları bulunan bireyler
  • Yaşlılar (50 yaş üzeri riskli, 75 yaş üzerinde ise risk çok daha fazladır)
  • Çocuklar ve ergenler (sık nefes alıp vermeleri ve solunum sistemlerinin gelişim aşamasında olması nedeniyle daha fazla etkilenirler)
  • Diyabet hastaları (kalp-damar hastalıkları riskini arttırdığı için)
  • Hamileler

Yangının Etkilerinden Korunmak İçin Neler Yapılabilir?

  • İnce taneciklerden korunmak için cerrahi maskeler veya ıslatılmış kumaşlar yeterli değildir; N-95 tipi maskelerin kullanılması önerilmektedir. N-95 tipi maskeler, devlet tarafından yangın bölgesinde maruz kalan halka temin edilmelidir. Maskelerin yüze iyi oturması ve doğru kullanılması oldukça önemlidir. Ancak bu maskeler, ortamda bulunan karbon monoksit (CO) gibi gazlardan kişiyi korumaz.
  • Yangın bölgesinden öncelikle KOAH, astım ve kronik kalp rahatsızlıkları bulunan hastaların, çocukların ve hamilelerin tahliye edilmesi gerekmektedir. Sürekli oksijen kullanması gereken hastaların, olası elektrik kesintilerinden etkilenmemesi için tahliyeleri öncelikli olarak gerçekleştirilmelidir.
  • İklim krizinin sonuçlarından biri olarak sıcak hava dalgaları, insanlarda ciddi sağlık riskleri, ölümler, tarım kayıpları, orman yangınları ve elektrik kesintilerine yol açabilmektedir. Sıcak hava dalgalarından korunmak için bireysel önlemler arasında; evin içini serin tutmak, gereksiz aydınlatmaları ve elektrikli aletleri kapatmak, geceleri evin en serin odasında uyumak, evin çeşitli yerlerinde su bulundurmak, sıcak havalarda dışarı çıkmamak ve aşırı fiziksel aktivitelerden kaçınmak bulunmaktadır.
  • Evde kalındığında pencerelerin kapalı tutulması, dış ortam havasının içeri girmesini engellemek açısından büyük önem taşımaktadır.
  • Pişirme gerektirmeyen, bozulmayan gıdaların temin edilmesi ve iç ortam hava kirliliğine yol açacak pişirme faaliyetlerinden (örneğin kızartma) kaçınılması gerekmektedir.
  • Ev içinde mum ve ateş yakılmamalı, sigara içilmemelidir.
  • Sıvı alımına özen gösterilmelidir.
  • Dış ortamdaki hava kirliliği nedeniyle hem kendinizin hem de çocuklarınızın dışarıda aktif olmamaları sağlığınız için daha doğru bir tercih olacaktır.
  • Açık havada aktif olmak gerektiğinde, semptomlar dikkatle izlenmeli ve belirtilerin artması durumunda sıcak maruziyeti hemen azaltılmalıdır.
  • Altta yatan kronik solunum ve kalp hastalığı olan bireylerin düzenli ilaçlarını alması ve gerekirse doktorlarıyla görüşerek yeni bir tedavi planı oluşturması önemlidir. Bir hastalığı olan herkes, ilaçlarını alma ve izleme konusunda doktorlarının talimatlarına uymalıdır. Düzenli ilaç kullanması gereken bireylerin ellerinde en az beş günlük ilaç bulundurması kritik öneme sahiptir. Belirtilerin artması veya kliniğin kötüleşmesi durumunda hemen en yakın sağlık kurumuna başvurulmalıdır.

Orman yangınları, tüm canlıların sağlığını doğrudan etkileyen ciddi bir ekoloji ve halk sağlığı sorunudur. İklim değişikliği nedeniyle dünya genelinde ve ülkemizde giderek daha sık doğa felaketleri ile karşı karşıya kalmaktayız. Orman yangınlarıyla mücadele etmenin tek yolu, iklim krizi ile mücadele etmektir. İklim krizi, su kaynaklarının azalmasına, doğal bitki örtüsünün tahrip olmasına ve dolayısıyla orman yangınlarının artmasına neden olmakta, insan sağlığını olumsuz etkilemektedir.

Yangınların yerleşimlere ve insanlara etkileri ön plana çıksa da, bitkiler ve hayvanlar da Türkiye’nin biyoçeşitliliğini kaybetmektedir. Bu durum yalnızca Türkiye ile sınırlı kalmayıp, küresel ölçekte de ciddi sonuçlar doğurmaktadır. Özellikle 2021 yılındaki yangınlar, küresel ölçekte felaketlere neden olmuştur. 1937’den bu yana tutulan istatistiklere göre, Türkiye’de yıllık yanan alan 2021’de ilk defa 1945 yangınlarının üstüne çıkmış ve 139 bin hektar orman alanı yanmıştır. Dünyada 2021 yılı, endişe verici ve istisnai bir yıl olarak kaydedilmiştir. Avrupa Birliği ülkeleri için 2021, 2000 yılından bu yana (2017’nin ardından) en kötü ikinci yangın yılı olmuştur ve bu bölgede yangınlardan en çok etkilenen ülke yine Türkiye olmuştur (EU Science Hub, 2022).

Küresel ölçekte, yangınların büyük bir kısmı insan kaynaklı nedenlerden kaynaklanmaktadır. Yangınların yalnızca %4’ünün doğal nedenlerle başladığı tahmin edilmektedir. Diğer yandan, dünya genelinde orman yangınlarının daha da artacağı, iklim krizi ve arazi kullanımındaki değişimlerin yangınları hem daha sık hem de daha şiddetli hale getireceği öngörülmektedir. Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın araştırmasına göre, ekstrem orman yangınlarının 2030’a kadar %14, 2050’ye kadar %30 ve 2100’e kadar %50 artması beklenmektedir. Geleceğe daha güvenle bakabilmek için yeşil alanlara sahip çıkmak, karbon yüklü yakıtlardan vazgeçmek ve küresel ısınmaya acil önlemler almak gerekmektedir.

Orman yangınları, boyutu büyük küllerden mikron altı duman parçacıklarına kadar değişen büyük miktarlarda karbonlu partikül madde (black karbon) üretir. Uygun meteorolojik koşullar altında, daha küçük duman parçacıkları kilometrelerce uzağa rüzgarla taşınarak daha fazla sayıda insanı etkileyebilir. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Orman Yangınlarının Sağlık Üzerindeki Olumsuz Etkileri
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir